". . . Bir keresinde bir örümcekten beklenmedik bir ders almıştım. Çok uzak bir yerde, Batı’da yağmurlu bir sabaha denk gelmişti. Fosil aramak için uzun bir vadiye inmiştim ve orada, tam göz hizamda, sarı-siyah kocaman bir küre örümceği pusuya yatmış, ağını arroyo kenarındaki uzun bufalo otu mızraklarına bağlamıştı. Burası onun evreniydi ve duyuları, içinde yaşadığı büyük çarkın çizgilerinin ve parmaklıklarının ötesine uzanmıyordu. Uzattığı pençeleri bu narin yapıdaki her titreşimi hissedebiliyordu. Rüzgârın çekişini, bir yağmur damlasının düşüşünü, kapana kısılmış bir güve kanadının çırpınışını biliyordu. Ağın bir kolundan aşağıya doğru, üzerinde avını incelemek için aceleyle çıkabileceği sağlam bir şerit uzanıyordu. Merakla cebimden bir kalem çıkardım ve ağın bir parçasına dokundum. Anında bir tepki geldi. Tehditkâr sakini tarafından koparılan ağ, bir bulanıklığa dönüşene kadar titreşmeye başladı. Pençesini ya da kanadını bu muhteşem tuzağa değdiren herhangi bir şey tamamen kapana kısılmış olacaktı. Titreşimler yavaşladığında, sahibinin mücadele belirtileri için kurallarını yokladığını görebiliyordum. Bir kalem ucu, bu evrene emsali olmayan bir müdahaleydi. Örümcek, örümcek fikirleri tarafından sınırlandırılmıştı; onun evreni örümcek evreniydi. Dışarıdaki her şey mantıksız, yabancı, en iyi ihtimalle örümcek için hammaddeydi. Dere boyunca yoluma devam ederken, uçsuz bucaksız imkânsız bir gölge gibi, örümceğin dünyasında var olmadığımı
fark ettim. ..."

Loren Eiseley (Antrapolog/doğa bilimci “The Hidden Teacher” [Gizli Öğretmen] adlı denemesinden pasaj 

yazı linki: https://www.sosyalbilimler.org/yakin-okuma-nasil-yapilir/


 

Yorumlar